Cumartesi, Ekim 17, 2009

Kutsal Emanetler İstanbul da

Nasıl güzel bir slogan bir bilsen...

http://yetim.ihh.org.tr/ yetim olmak ne kadar zor değil mi? Hele de bu yetim dünyada...

Çarşamba, Mart 11, 2009

"Benim için hayatın tadı her sabah uyandığımda senin var olduğunu bilmek! Bugün de yarın da sana nefesin kadar yakınım. Biricik sevgilime geçmiş olsun!"

Bu yazı ameliyat sonrası sevgili karımdan aldığım ve en güzel hediye olan meyve sepetinin içinden çıkan bir yazı. Aklıma bu sıralar okuduğum bir kitaptaki altını kurşun kalemle çizdiğim bir paragrafı hatırlattı. Madem bu mahremi blogumla paylaştım o zaman kitaptaki paragrafı da yazayım.

Popüler kitap evinden, Mehmet Ali BULUT' un Ruhun Deşifresi kitabından bir paragraf;

Tanrı, herkes bizi terk ettiğinde, birileri bizi bağrına bassın diye bizi bir annenin yavrusu yapmıştır. Herkes bizden utandığında bizden utanmayacak birileri olsun diye Cenab-ı Hak aileyi yaratmıştır. Hayatın içinde yıkıldığımızda,öz güvenimizi kaybettiğimizde yine de birilerinin bize güvendiğini bize hissettirmek için bizi biribirimize eş yapmıştır. Diğer milletlere karşı yarışalım diye bizi bir milletin içinde var etmiştir.

Ne kadar doğru bir tespit değil mi? İtirazı olan var mı?

Cuma, Temmuz 11, 2008

Olay Budur! (Moral FM de kulağıma çalındı :))
Benim gibi ömrünün ikindisinde ve kafası kumda olan fanilerin dikkatine,
Öğle Namazı Vakit öğle. Gün ortası. Dünya telaşındasın. İşler yoğun. Yarım kalmış ne kadar iş var! Sanki sensiz yürümüyor hiçbir şey. Sanki sen olmasan işler hep yarım kalacak, belki hiç başlamayacak.
Ne kadar çok vazgeçilmezin var! Ne kadar vazgeçilmezsin!

Oysa dünya seni pek umursamıyor. Sessizce akıp gitmede sonsuz uzayda.. Telaşlarına inat uzakta bir kelebek yavaş yavaş kozasından çıkmada. Ötelerde bir insan son nefesini vermekte sessizce.. Bir bebek ilk kez gülümsemekte annesine.

Vakit öğle… O kadar gürültü var ki ortalıkta.. Kalbinin sesini duyamıyorsun bile. Ruhunun sonsuza uzanan emellerine kör olmak üzeresin. Telaşların arasından sıyrıl, ruhuna yer ayır. Ebedî sükûnete hazırla kendini. Kalbini sonsuzluğa bitiştir. Alnını secdeye değdir. Şimdi öğle namazı vakti!

İkindi Namazı Vakit ikindi. Gün ihtiyarladı. Güneş solgun rengini bırakıyor güller üstüne. Zaman ırmağı ikindinin çağlayanından dökülüyor şimdi. Ayrılığı söylüyor hece hece. Hüzün renkli bulutlar sardı göğü.
Güneşin saltanatı bitmek üzere. Zevale doğru akıyor ışıklar.

Hatırla ki, sen de bir ömrün ikindisine yürüyorsun. Tenin soluyor. Gözlerinin feri çekiliyor. Yüzünü bu dünyadan çevirmeye hazırlıyorsun. Öbür kıyısındasın artık hayat nehrinin. Bundan sonra vaadi yok sana zamanın. Yokuş aşağı akıyor kalbin.

Vakit ikindi. Kalbini kanatıyor kuru gül yaprakları. Tutunacak dal arıyor gibisin zamana karşı. Zamanın hükmü ağırlaşıyor üzerinde. Gün daha kısa geliyor artık. “Yemin olsun ki ikindi vaktine. Hüsrandadır insan.” Şimdi anlıyorsun. Çünkü, yokuş aşağı akıyorsun. Dalından kopuyorsun. Hoyrat bir rüzgâr artık zaman. Geriye kalan ancak iman.

Şimdi ikindi vakti. Secdeye koy alnını. Eğil Zamanın Sahibinin önünde. O’na konuş; dualarını fısılda. Sonsuzluğa tutun hece hece.

Pazar, Temmuz 06, 2008

Sevgili Karıma,

http://sedakuzlu.blogspot.com adresinde artık kendisi. Lezzetli yemekler, eğlenceli dakikalar geçirmek isteyenler için geliştirecek kendisini. Her defasında
her yerde Mengenli olduğunu göğsünü kabartarak söyleyen biri olarak böyle bir eşim olduğuna çok mutlu oluyorum. Bakın daha ne güzel şeyler çıkaracak ortaya
göreceksiniz. Belki Mengen' in prensesi olur. Zaten gönlümün prensesi. Ruhumun aynası. Fedakar ve cefakar.
Temmuz yağmuru

Sabah ezanında yağmur sesleri. Temmuz ayında. Arkasından kuş sesleri. Şimdi ise tekne sesleri... Yazılmaz mı buralarda? Ne gelirse aklına yaz. Yaz ki, yarım
düşünen beynin, yetmeyen kelime dağarcığın, konuşamayan dilin gelişsin, parmakların beyninin bir dokusu olsun... İfadelerin netleşsin. Belki kendini bulursun
bu satırlarda.
Savaş Özer

Hep çekirdek olarak kalmak daha çekici geliyor bana bazen. Ama her canlı gibi büyüyüp kemale ermek gibi bir engellenemez yapımız da var. Şahıslar gibi,
şirketlerin de yaşadığı bir durumdur bu aslında. Biz şirketimizi kurduğumuzda, iki genç ve azimli arkadaştık. Daha sonra aramıza katılan her arkadaşımız,
bizim için bu kurulan ailenin en değerli parçaları oldular. Hep çekirdek olarak baktık kadromuza. Hep en değerli insanlarla çalıştığımıza inandık. Bir gün
geldi aramızdan bir yıldızımız kaydı. Ne olduğunu anlamadan. O zaman gözlerimiz açıldı aklımız başımıza geldi. Bu değerli arkadaşımız artık hiç sevmediği bir
futbol takımının tam karşısında bir firmaya yerleşti. Bundan sonra hayatının geri kalanını orada geçirirken bizim de kalbimizde devamlı olarak bir yere sahip
olacak.
Sevgili değerli kardeşimiz, eşin ve çocuklarınla mutlu ve sağlıklı yıllar diliyoruz sana. Biz seni unutmayacağız sen de bizi unutma.
Memecan ve bir diyalog


Önceleri İslamcı dediniz mi irtica derlerdi. Nasıl yan yana koyabiliyorlarsa bu iki kelimeyi bir araya artık. Ama artık farkına varıldı ki aslında şimdiye
kadar söyledikleri gibi değil bu işler. Artık İslamcılar çok daha demokrat, çok daha akılcı, çok daha azimli, çok daha çağdaş ve inanılmaz şekilde çok daha
küreselci (her zamanki gibi)...
Nereden çıkarıyorum bunları... Çok basit bir örnek olsun size;
Salih Memecan! Kendisi her zaman olduğu gibi daha doğrusu kimsenin bilmediği gibi çok uzun zamandır demokrat. Son zamanlardaki olaylara, karikatürle verdiği
cevaplar ise karikatürü bize biraz daha yaklaştıran değerli bir insan. Artık kendisi İslamcı birisi (Belki gerçek hayatta değildir. Önemi yok.)
Ne demek istiyorum. Geçen bir görüşmede ismi geçti. Diyaloğun diğer tarafı, Salih Memecan hakkında 'artık o İslamcı' tabirini kullandı. Yani çizdi üzerini.
Artık onun yeri bizim aramız değil havasında... Tamam biz Memecan' ı alırız aramıza demokratlar olarak siz üzülmeyin. Ama bir gerçek var artık. Artık İslamcı
olmak, bu düzene karşı çıkmak, daha fazla demokrat olmak, daha hırslı olmak vs. gibi güzel hasletlerle anılıyor. Artık eski günlere dönüyoruz arkadaşlar.
Şişirin yelkenleri, asılın küreklere, dingin, sulh dolu limanlara giriyoruz.
Aşk ve biz

Aklın, kalbin önüne geçtiği, gözlerin aklın önüne geçtiği bu zamanda biz aşkı gerçekten yaşıyor muyuz? Sanmıyorum... Aşk bizim gibi topraktan uzak, Rabbinden
uzak, çağın kirli manyetik frekansları arasında sıkışmış, asyalı mı avrupalı mı olduğuna (akıl mı duygular mı) karar veremeyen iskeletli et yığınlarının
hangi dalına konsun ki?
Ne yapalım arkadaşlar, deveyi yardan düşüren bir tutam ot! Bizim gibi değerli, ayakları dünyada ama gönlü ahirette olan ve çok değerli olan yaratıkların bir
an önce bu önemsiz dünyanın önemsiz anlarından sıyrılması ve Tarık Tufan' ın söylediği gibi birer Hirası olması lazım. Olsun ki, girelim dünyanın rahmine
açalım oradan bir kapı ahiretimize.

Cuma, Haziran 06, 2008

Kurtlar ve Ben

Bu gece perşembe, aman işten eve geç gitmeyeyim...
Aman hatun başka kanal çevirme gözünü seveyim derken...

Geldi sezon finali çattı... Ama öyle bir çattı ki inan, beni benim bile hayal edemeyeceğim kadar çarptı...Fener cimboma yenilse bu kadar üzülmem...

Sanırım bu dizi benim ahvalimde son zamanda yaşadıklarımız ile o kadar örtüştü ki, onda gördüğüm direnme ve karşı koyma azmiyle beraber, dizideki safların kokuşmuşlukları arasında gerçek hayatı da yaşar oldum. Yani gerçek hayattaki ve özellikle son zamanlardaki yaşadıklarımızla birebir örtüşür oldu bu dizi.

Kısaca vatandaşın ne istediği, kimin haklı olduğu, kimin masum olduğunun öneminin olmadığı şu zamanlarda, yüksek mahkemenin verdiği bu son yıkıcı kararla zaten morali bozulmuş ben zavallının, seyrederken 'hadi aslanım az kaldı sık dişini bitecek bu ızdırap' deyip moral yakalamaya çalışırken, sezon finalinin bu en kötü sonla bitmesi, inanın bana beni bir kez daha yıktı.

Sahi kardeş, biz de malı mülkü satıp gitsek mi buralardan... Ne zaman bizim bir seven devletimiz olacak...

Hayır gitmek yok! 'Mekke' den bir kutbu azam çağırsa dahi bu memleketi bırakıp gitmek yok.!' diyenlere rahmet...

Salı, Haziran 03, 2008

Ağız kokusuna en güzel çare,

Ağızlarını her defasında açtıklarında etrafa kötü koku, dehşet ve korku saçanlara ve söylediklerinin nereye gideceğine vakıf olamayanlara bir önerim var...

Kapatın ve bir daha açmayın ağzınızı...
Sevgili Alp,

Aramızdan ayrılırken benden çok istediğin ve benim de sana söz verdiğim bu risaleyi senin için günmüzün en büyük globalleşme aracı internet aracılığıyla bloguma yazıyorum. :) Yeterince Osmanlıca kelime kullandım mı bilemiyorum ama;

En azından ismin ile ilgili bir kaç bilgiyi buraya ekleyeyim ki insanlar senin ne demek istediğini anlasınlar....




ALP Türkiye'de en çok kullanılan 152. isim (... 150. cüneyt, 151. turgay, 152. alp, 153. cemil, 154. mehtap, ...). Ülkemizde yaklaşık her 736 kişiden birinin adı ALP ve ismin yaygınlık oranı binde 1.36.
ALP adının yaygınlık oranının Türkiye'nin resmi nüfus sayımı sonuçları ve günlük ortalama nüfus artış hızına orantılarsak ülkemizde 03-06-2008 18:27 itibariyle yaklaşık 96,686 kişinin isminin ALP olduğu ve ALP isimli kişi sayısının her yıl ortalama 1616 kişi arttığı tahmini yapılabilir.
ALP adının Amerika Birleşik Devletindeki yaygınlık oranı ise bir milyonda 7.12 civarında ve bu hesaba göre ABD'de yaklaşık 2,166 ALP yaşadığı tahmin edilebilir. ABD'nin nüfus istatistikleri dikkate alındığında Amerikada ALP sayısı her yıl 19 kişi artıyor.
ALP Türkiye'nin en yaygın 152. ismiyken, Amerika Birleşik Devletinde en yaygın 152. ad ise Pamela ismi. ALP adının yakın kullanım oranına sahip diğer Amerikalı isim kardeşleri arasında 150. Jerry 151. Antonio 152. Pamela 153. Sharon 154. Ira isimleri de sayılabilir. "
İsmiDidikle.com'dan alınmıştır" yazılarak ile bu ilginç, doğru ama gayet de gereksiz bilgi serbestçe dağıtılabilir ve kopyalanabilir.

Cuma, Aralık 21, 2007

TV lerde Bayram Programları!

Açtık TV yi film seyredelim diye... Zaplıyoruz yine. Bulduk bi film seyredelim. Adı Döngel Karhanesi...

Abiler bulacaklarya sermaye kendilerine filmde. Düşüyorlar yollara, taa İstanbul'a. Güzelim İstanbulda neresi biliyor musunuz durakları!

Gözümün nuru, devleti a'liye nin kalbi Sultan Ahmet... Nasıl yandı canım. Nasıl yandı içim. Vah bize vah bize
.
İHH İnsani Yardım Vakfı

Seviyorum bu adamları. Çok güzel işler yapıyorlar. Bizi en güzel şekliyle anlatmaya çalışıyorlar. Medeniyetlerin beşiği olmuş ve dünyaya sayısız güzellikler katmış -ama ne yazıkki son zamanlarda uyuyan- bu milleti tekrar şaha kaldırmaya çalışıyorlar.

Ne güzel sloganlar buluyorlar. Ne güzel sözler söylüyorlar. İşte bak;

Kurban Yoksula Derman, Yer yüzüne Bayram Olsun... Amin.